Prof.Dr.K.Turgay ŞENER Kadın Hastalıkları ve Doğum Perinatoloji Uzmanı | Ultrason ile neler görülebilir?
511
post-template-default,single,single-post,postid-511,single-format-standard,qode-news-1.0,qode-restaurant-1.0,ajax_fade,page_not_loaded,,qode_grid_1300,footer_responsive_adv,hide_top_bar_on_mobile_header,qode-theme-ver-12.0.1,qode-theme-bridge,wpb-js-composer js-comp-ver-5.4.2,vc_responsive
 

Ultrason ile neler görülebilir?

Ultrason ile neler görülebilir?

Ultrason ile neler görülebilir?

 

İyi bir ultrasonografi cihazı ve tecrübeli bir gözle bebekteki anormal gelişimlerin önemli bir bölümü saptanabilir. Bu konuda en tecrübeli kişiler Perinatoloji konusunda eğitim görmüş ve çalışmış Kadın hastalıkları ve Doğum Uzmanlarıdır.

Gebelik sırasınd abu amaca yönelik olarak tek bir ultrason muayenesi şansı varsa bu 20-22. hafta civarında olmalıdır. Bu haftadan önce bebek gelişimi ve görüntü kalitesi istenilen düzeyde değildir. 24. haftadan sonra ise kemikleşmenin artmaya başlaması organların görüntülenmesini güçleştirebilir.

Saptanabilecek anomalilerin listesi sayfalarca tutabilir. Cihaz kalitesinin artması ve bilgi birikiminin devam etmesi sonucunda bu liste giderek uzamaktadır. En çok bilinen ve rastlanan anomaliler şunlardır:

Beyin hastalıkları: Beyinde sıvı toplanması

Omurga hastalıkları: Bel kemiğinde açıklık ve kist

Akciğer hastalıkları: Kist, sıvı toplanması

Kalp Hastalıkları: Kalpte delik, damarsal problemler, ritm bozuklukları

 

Mide-barsak hastalıkları

Böbrek hastalıkları: kist-tıkanıklık

Kol ve bacak anomalileri: kemiklerde kısalık, eksiklik

Bu anomalilerin her birinin saptanabilme oranları % 100 değildir. Annenin cilt altı yağ dokusu kalınlığı, cilt ödemi, bebeğin duruşu, bebeğin sıvı miktarı görüntü kalitesi üzerinde direkt olarak etkilidir. Ne kadar iyi bir cihazda bakılırsa bakılsın, hangi tecrübe düzeyinde bakılırsa bakılsın bazı nadir rastlanan hastalıklar veya bazı hafif klinik tablolar saptanamayabilir. Bu durumlara şu örnekler verilebilir:

Örneğin; kalpte 2-3 mm genişliğindeki delikler (VSD) gebelikte görülemeyebilir. Bunlarda tanı doğumdan sonra kalpte üfürüm denilen seslerin duyulması üzerine yapılan Fetal Eko muayenesi ile konulması mümkündür. Tanıdaki bu gecikmenin herhangi bir önemi yoktur. Zira bu boyuttaki deliklerin hemen hemen tamamı doğumdan sonraki aylar içinde kendiliğinden kapanırlar.

ASD denilen tipteki kalp deliklerinin önemli bir bölümü ve PDA denilen 2 ana damar arasındaki kanalın tamamı anne karnındaki tüm bebeklerde mevcuttur. Bu açıklıklar olmazsa bebeklerin anne karnında yaşamaları mümkün olamaz. Doğumdan sonraki dakikakalar içinde bu deliklerin büyük bir çoğunluğu kendiliğinden kapanır. Az bir bölümünde ise ilaç verilmesi veya kapanmaanın zamana bırakılması gerekebilir. Bu durumun bebeğin gelişimi veya yaşanmı üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi yoktur. Doğumdan sonra kalbi delik olarak adlandırılan bebeklerin önemli bir kısmında bu klinik durum söz konusudur.

Bazı gelişimsel bozuklukların ultrason muayenesinin yapıldığı gebelik haftasından sonra ortaya çıkabileceği de unutulmamalıdır. Örneğin kemik büyümesi ile ilgili hastalıkların çoğunluğunda tanı 6. aydan sonra konulabilmektedir.

Üç veya Dört boyutlu ultrasonlarla yapılan muayenelerin klasik iki boyutlu ultrasona göre bir avantajı bulunmamaktadır. Bu muayenelerde iki boyutlu olarak alınan bilgiler bilgisayar ortamında işlenerek yüzeysel detaylar yaratılmaktadır. Bu şekilde örneğin bebeğin yüzü şekillendirilemektedir. Bebeğin daha detaylı olarak gösterilmesi söz konusu değildir. Saniyedeki görüntü sayısının düşük olması bazı detayların gözden kaçmasına da neden olabilir. Yani bebeğin anne karnındaki bir hatıra fotoğrafı özelliğinden öteye gitmesi söz konusu değildir. Uygun resmin yakalanması için bebeğin pozisyonunun ve sıvı miktarının uygun olması şarttır. Yine de baktırılacaksa en iyi yaklaşım tüm klasik ultrason muayeneleri tamamlandıktan ve bebeğin sağlıklı olduğundan emin olduktan sonra sonra birkaç güzel resim elde etmeye çalışmaktır.

Ultrason ile tanı konulmasının faydası nedir?

Ultrason ile bebeklerdeki anoermalliklerin büyük bir kısmı teşhis edilebilir. Bu teşhisin önemli bir bölümü 20-24. haftalarda yapılan muayenelerde saptanmaktadır. Anormal gelişimin olduğu organlara veya anomalinin ağırlığına göre teşhis edilen hafta değişebilir. Tanı konulduktan sonra gelişmeler şu şekilde seyreder:

Aile mevcut olan sakatlığın ne olduğunu, derecesini, ileride yol açabileceği olumsuzlukları öğrenir. Bu amaçla Perinatoloji branşı sorumlusu hekim aileyi aydınlatacak en yetkin Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanıdır. Bu kişi gerekirse hastalığın ilgili olduğu branştan destek alabilir.

Aileye hastalığın ne olduğunu iyice anlaması ve düşünmesi için zaman tanınır. Bu süre gebelik haftasına ve ailenin ihtiyaçlarına göre değişebilir. Ancak, ne şekilde ilerleneceğine yönelik olarak son kararın 24. gebelik haftasına kadar verilmiş olması gereklidir. Bu haftadan sonra bebek yaşam sınırına girdiği için yapılabilecek müdahaleler (örn: gebeliğin sonlandırılması) sınırlı olabiliecektir.

Aile kararını:

a. gebeliğin sonladırılması yönünde veriyorsa gebelik 24. haftaya kadar sonlandırılabilir. Bu işlemin yapılabilmesi için öncelikle sonlandırmaya neden olan hastalığın yasal olarak müsaade edilmiş hastalık grupları içinde olması gerekldir. Bunun için Sağlık Bakanlığı’nın 1983 tarihindeki yönetmeliği dikkate alınır. Mevcut hastalık veya anomali bu grup içinde kalıyorsa en az 2 Kadın Hast ve Doğum Uzmanı imzası veya 1 Kadın Hast ve Doğum uzmanı ve 1 ilgili branş uzmanı imzası ile gebelik sonlandırılabilir.

b. aile mevcut durumu kabullenerek gebeliğin devamına karar verebilir (örn: Trizomi 21-Down’s sendromu). Bu durumda gebeliğin en iyi şekilde ilerleyebilmesine yardımcı olunur. Bebek günü geldiğinde doğurtulur.

c. gebelik mevcut durumun bilincinde devam ettirilir. Hastalığın özelliğine göre belli bir haftada doğum gerçekleştirilir ve ilgili branşın tedavisi için yenidoğan bebek servisine teslim edilir (örn: duodenal atrezi).

Perinatoloji sorumlusu hekim her 3 tercih için de yasal sınırlar içinde kalacak şekilde ailenin kararına saygı gösterir ve verilen karara uygun tıbbi uygulamaların yapılmasını sağlar.